İngilizce restoran kalıpları

Bu yazımızda İngilizce restoran kalıpları ve restoranda geçen diyaloglar konu edilmektedir. Restoranda kullanabileceğiniz hazır İngilizce kalıplar, ifadeler Türkçe karşılıklarıyla yer almaktadır.

Restoran İngilizcesi (Ordering Meal at a Restaurant)

Useful Phrases for Eating Out / Ordering Meal at a Restaurant (Lokanta /Kafe/ Restoran İngilizcesi) 

Restorana gittiğinizde bir içecek veya yiyecek siparişi verirken kullanabileceğiniz İngilizce pratik ifadeler… Bu konu iki bölümden oluşur. Birinci bölümde garson tarafından size sorulması muhtemel sorulara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise restoranda sizin garsondan birşey isterken kullanabileceğiniz İngilizce soru kalıplarına yer verilmiştir. Restoran İngilizcesi olarak adlandırdığımız bu konu anlatımında İngilizce kalıpların Türkçe karşılığını da veriyoruz.

1This is what the waiter says (Garsonun Söyleyebileceği İngilizce Kalıplar)

Restorana giren müşteriye aşağıdaki ifadelerden uygun olanları söylenebilir:
Can I help you? (Yardımcı olabilir miyim?)  [ken ay help yu?]
How may I help you? / How can I help you? (Nasıl yardımcı olabilirim?) [haw mey ay help yu?]
Have you booked a table? (Yer ayırtmış mıydınız?) [hev yu bukt a teybıl?]
Follow me please. (Takip edin lütfen.) [folow mi pliz.]
Sorry, we are full this evening. (Üzgünüm bu akşam doluyuz.) [sori, wi ar ful diz ivnin]

Garson sipariş alırken şu ifadeleri söyleyebilir:
May I take your order? (Siparişinizi alabilir miyim?) [mey ay teyk yor ordır?]
Would you like to order now? (Sipariş vermek ister misiniz?) [wud yu layk tu ordır naw?]

Would you like to look at the menu? (Menüye bakmak ister misiniz?) [wud yu layk to luk et dı menu?]
Would you like to order any drinks while you’re looking at the menu? (Menüye karar verirken içecek birşeyler ister misiniz?)
Are you ready to order? (Sipariş için hazır mısınız?)

What would you like? / What would you like to have? (Ne almak istersiniz?) [wat wud yu layk tu hev?]
Would you like to have a starter? (Başlangıç ister misiniz?) [wud yu layk tu hev a startır?]
appetizers (mezeler), starters (başlangıçlar), main course (ana yemek), salads (salatalar), desserts (tatlılar)
Would you like something to eat? (Yiyecek birşey ister misiniz?)
What would you like to drink? (Ne içmek istersiniz?)
Would you like something to drink? (İçecek birşey ister misiniz?)
I’m afraid we haven’t got … anymore. (Maalesef artık … yok.)
Would you like anything else? (Başka birşey ister misiniz?)
Here it is. (İşte burada.)
Here you are. (Buyurun.)

Yemekten sonra garsonun müşterilere söyleyebileceği ifadeler:
Did you enjoy the meal? (Yemeğ beğendiniz mi?) [did yu incoy dı miıl?]
Would you like anything else? Coffee, tea? (Başka birşey ister misiniz? Çay, kahve?) [wud yu layk enitin els? Kafi or ti?]
I will bring the bill right away. (Hesabı hemen getiriyorum.) [ ay wil brin dı bil rayt naw]
Here you are. It’s $….. (Buyrun. ….. dolar.) / Are you paying together? (Beraber mi ödeyeceksiniz?) [ar yu peyin tıgedır?]
How would you like to pay? (Nasıl ödemek istersiniz?) [haw wud yu layk tu pey?] / Cash or credit card? (Nakit mi kredi kartı mı?)

2This is what the customer says (Müşterinin Kullanabileceği İngilizce Kalıplar)
Bu kısımda müşterilerin kullanabilecekleri ifadelere (İngilizce kalıplar) yer alır.

Restorana girmeden önce dışarıda birilerine iyi bir lokanta sormak isterseniz:
Is there a good restaurant near here? (Bu civarda iyi bir lokanta var mı?)
Is there a Turkish restaurant around? (Buralarda Türk lokantası var mı?)
I’d like to reserve a table for dinner? (Akşam yemeği için için rezervasyon yapmak istiyorum.)

Restorana girdiğinizde garsona veya ilgili kişiye söyleyebileceğiniz ifadeler:
Have you got a table for two, please? (İki kişilik masanız var mı?) [hev yu gat a teybıl for tu?]
A table for two, please? (İki kişilik masa lütfen?) [a teybıl for tu, pliz]
We would like a table in the corner / by the window. (Köşede/pencere kenarında bir masa rica ederiz.)

Daha önceden rezervasyon yaptırıldıysa şu ifadeler kullanılabilir:
I have a table for two. / I have a reservation. / We have booked a table for two.

Sipariş verirken şu ifadeleri kullanabilirsiniz:
Can I have the menu? (Menüyü alabilir miyim?)  [ken ay hev dı menu?]
Can we look at the menu, please? (Menüye bakabilir miyiz, lütfen?) [ken wi luk et dı menu, pliz?]
What do you recommend? (Siz ne önerirsiniz?)  [wat du yu rekımend?]
Is this dish very spicy? I can only eat mild food. (Bu yemek çok baharatlı mı? Hafif olanları tercih ederim.)

“What would you like” ile soruluyorsa, “I’d like” veya “I would like…” ile cevap verilmelidir.
Sipariş veriren “would like” kibar bir ifadedir.
I would like to have tomato soup. (Domates çorbası almak isterim.)
I would like to have…. / I would like to order …. / I would like to eat ….  [ay wud layk tu hev …………………….. ]
I would like … / I’d like … / I will have … / I’ll have … / I want …..
Can I have vegetarian pizza, please? (Vejetaryen pizza alabilir miyim lütfen?) [ken ay hev…………………..?]
Can I have ……..…, please? (………. alabilir miyim lütfen?)
Do you have baklava? (Baklava var mı?)

Sonradan birşey daha istenecekse “May I have…?” kalıbını kullanabilirsiniz.
May I have salt, please? (Tuz alabilir miyim, lütfen?) / May I have some more water/bread, please? (Biraz daha su/ekmek alabilir miyim, lütfen?)
Excuse me, we ordered a while ago and our food hasn’t arrived yet. (Afedersiniz. Biraz önce sipariş verdik. Ancak siparişimiz hala gelmedi.)

Garson yokken yanınızdaki arkadaşlarınızla konuşabileceğiniz veya onlara sorabileceğiniz birkaç cümle:
What are you going to eat? (Sen ne yiyeceksin?)
I will have the same. (Aynısından alacağım.)
This is delicious. How’s yours? (Bu çok lezzetli. Seninki nasıl?)
The soup is too cold / salty. (Çorba çok soğuk/tuzlu)

Yemekten sonra söyleyebileceğiniz ifadeler:
Yes, it was delicious. (Evet, yemek lezzetliydi.) [garson yemeği beğendiniz mi diye sorarsa]
Could you bring me the bill, please? (Hesabı getirebilir misiniz, lütfen?) [kud yu brin mi dı bil, pliz?]
Can I have the bill? / Could I have the check?  (Hesabı alabilir miyim?) [ken / kud ay hev dı bil, pliz?]
Check please. (Hesap lütfen.) [çek pliz]
We want to pay separately. (Ayrı ayrı ödemek istiyoruz.)
Here you are. The rest is for you. (Buyrun alın. Üstü sizin.) / Keep the change. (Üstü kalsın.)
There seems to be a mistake here. (Burada bir yanlışlık var gibi.)
I guess the bill is wrong. (Sanırım hesapta bir yanlışlık var.)
I’m afraid, but I’m overcharged. (Kusura bakmayın ancak hesap biraz kabarık.)
Sorry, but the bill is too much. (Affedersiniz fakat çok fazla hesap çıkartmışsınız.)

Bir yanıt yazın